KTO EKİM AYI MECLİS TOPLANTISI


02 Kasım 2014

Meclis toplantısında konuşan KTO Başkanı Selçuk Öztürk, 2011 yılından itibaren Türkiye’nin Suriye’de haklı ve gerçekçi politikasını tüm dünyaya anlatmaya çalıştığını söyledi. Öztürk, Türkiye ekonomisinin son on iki yıllık performansını değerlendirdiği sunumunda 2023 hedefleri için Türkiye’nin her sene yüzde 9 büyümesi gerektiğini belirtti.

ekimmeclis1.JPG

Konya Ticaret Odası (KTO) Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı gerçekleştirildi. Meclis Başkanı Ahmet Arıcı’nın yönettiği toplantıda, Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Oda faaliyetleri ile gündemdeki konuları değerlendirdi.

Meclis konuşmasına Ermenek’te yaşanan maden kazası ile Hakkâri ve Diyarbakır’daki hain terör saldırılarına değinerek başlayan Başkan Öztürk, “Ermenek’te bulunan kömür madenini su basması sonucu 18 işçimiz mahsur kaldı. Kazanın ardından bölgede incelemede bulunduk. Hepimizi bir kez daha acıya boğan bu kazanın son maden kazası olmasını temenni ediyorum. İnsanlık şerefinden nasip almamış teröristler tarafından alçakça, kahpece sırtından vurularak Hakkâri Yüksekova’da şehit edilen Konya Çeltik’li Uzman Çavuş Ramazan Gülle’yi, aynı saldırı da şehit düşen Er Yunus Yılmaz ve Er Ramazan Köse ile Diyarbakır’da şehit edilen Astsubay Üstçavuş Nejdet Aydoğdu’yu rahmetle anıyor, ailelerine sevenlerine ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 91. yıldönümüde birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyulduğu bir dönem yaşadıklarını ifade eden Başkan Öztürk, “Osmanlı coğrafyasında oluşturulan suni sınırlarda 1. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılında yeni bir oyunu izlemekteyiz. Tunus’ta başlayan Arap Baharı’nın 2011’de Suriye’ye sıçramasıyla Türkiye en doğal hakkı olarak müdahil oldu. Başta dışişleri politikamız olmak üzere hükümetin resmi stratejisi Baasçı Esed yönetiminin Suriye’den tasfiye edilmesi idi. Türkiye bu haklı ve gerçekçi politikasını üç yıldır tüm dünyaya anlatmaya çalıştı. Fakat Türkiye’nin o dönemde bu şekilde müdahil olmasıyla artan terör olaylarını hatırlıyoruz. Ardından 2013 ile Mayıs ayı ile birlikte sırasıyla Gezi, 17-25 Aralık ve son Kobani bahanesiyle 6-7 Ekim olayları. Kobani bahanesiyle; Türkiye Cumhuriyeti devletinin Orta Doğu’da hareket kabiliyetini sınırlamaya yönelik hadiselerin arka planına bakıyoruz. Türkiye, IŞİD tarafından rehin alınan Musul Başkonsolosu dahil 49 vatandaşını kurtararak bölgede olan gücünü ispatladı. Ardından Irak-Suriye tezkeresi TBMM’den geçti. Tezkereden sonra Türkiye bölgede kalıcı çözüm amaçlı müdahalede bulunabileceği bunun haricinde geçici çözümleri kabul etmeyeceğini açıkladı. Fakat başta ABD olmak üzere dış güçler Türkiye’nin bölgede aktif rol alacağı çözümleri çeşitli vesilelerle bertaraf etmek peşindedir. Ülkemizde yaşanan son şiddet eylemlerini de bu açıdan değerlendiriyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında başlatılan eylemlerin asıl amacının Kobani olmadığı gerçeğini iyi biliyoruz. Türkiye’de gezi olayları mezhep, 6-7 Ekim olayları da etnik temelli ayrılığı körükleyici eylemlerdi. Yakın coğrafyamızda yaşanılan kötü örnekleri hatırlayalım. Irak’ta Suriye’de devlet otoritesinin etkisiz hale geldiğinde etnik, mezhepsel çatışmalar ülkeyi bölünmeye doğru götürmüştür. Bu örneklerden ders almalıyız. Türkiye coğrafyasında yaşama iradesi gösteren herkesin başımızın üstünde yeri vardır ve bu ülkeyi hep beraber daha yaşanılır hale getirmek zorundayız. Ülkemizde son on iki yılda özenle inşa edilen istikrar ortamına zarar verecek hadiseleri el birliğiyle bertaraf etmeliyiz. Hedefimiz olan 2023’e daha güvenilir daha emin adımlarla ulaşacağız. Gelecek nesillerimize Devlet-i Ebed Müddet’in, Anadolu coğrafyasındaki 1000. yılını emanet bırakmak istiyorsak her zamankinden daha sağduyulu olmalı her zamankinden daha fazla devletimize inançla ve sadakatle bağlanmalıyız”

Gündem konularının ardından Türkiye ekonomisinin son on iki yıllık performansını değerlendiren sunum yapan Başkan Öztürk, bu dönemi 2002-2006 ve 2007-2013 yılları arası olmak üzere iki alt dönemde incelediklerini belirtti. Öztürk, “2002-2006 yılları arasında ortalama %7,2 gibi yüksek bir büyüme oranı elde edilmiştir. Ancak bu yüksek büyüme oranları sürdürülebilir olmamış, cari açığı frenlemeye yönelik alınan tedbirler sonucunda 2012 ve 2013 yıllarında büyüme hızı ciddi oranda yavaşlamıştır. 2008-2013 yılları arasındaki büyüme hızı ortalama %3,2 olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen milli gelir de 2002-2008 yılları arasında hızlı bir şekilde yükselmiş ve 3.492 dolardan 10.444 dolara ulaşmıştır. Ancak 2009 yılında sert bir düşüş yaşayarak 8.561 dolara gerileyen kişi başına milli gelir, bu yıldan sonra 10.000 dolar bandında takılı kalmıştır. Bu durum bize ‘Orta Gelir Tuzağı’nı düşündürmektedir. Çünkü bir türlü 10 bin dolar bandına oturmuş kişi başına milli geliri artıramıyoruz. Bunun için tasarrufların artırılması ve yatırıma dönüştürülmesi ve katma değer yaratan üretim modeline geçilmesi gerekiyor. Türkiye 2007 yılından bu yana zikzaklı bir büyüme trendine girdi ve istenilen yüksek büyüme rakamlarına ulaşamadı. Açıklanan OVP’ye göre de önümüzdeki 3 yıl da düşük büyüme devam edecek. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için önünde 8 senesi kaldı. Bu sene 810 milyar dolar olması beklenen millî gelirin 2023 yılında 2 trilyon dolar; 10 bin 537 dolar olan kişi başına düşen millî gelirin ise 25 bin dolar olması hedeflendi. Bu şartlarda Türkiye’nin her sene yüzde 9 büyümesi gerekiyor. Bu noktada reel sektörü motive eden ve yatırım ve üretim için teşvik eden bir sisteme geçilmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz” dedi.

ekimmeclis2.JPG

ekimmeclis3.JPG